1.Uluslararası İstanbul Fotoğraf Bienali
İstanbul’da Bir Rus Fotoğrafçı: Alexander Rodchenko (1891 – 1956)
İstanbul’da, 15 Eylül-31 Ekim 2006 tarihleri arasında bu yıl 1. düzenlenen Uluslararası İstanbul Fotoğraf Bienali’nin pekçok fotoğrafsever için hiç tartışmasız en önemli iki sergisinden birinin, ünlü ressam, fotoğrafçı ve grafik tasarımcı Alexander Rodchenko’nun, 3 Ekim 2006’da, Karşı Sanat Çalışmaları Galerisi’nde açılan, “Moskova Kartpostalları” ve “Rodchenko ve Çevresi” başlıklı retrospektif sergisi, diğerinin ise yine bir başka Rus fotoğrafçı -ve Magnum Photos üyesi- Gueorgui Pinkhassov’un, Darphane-i Amire 2.7’de, (16 Eylül-31 Ekim 2006) açılan “Seyir Yürüyüşü” sergisi olduğuna eminim.
1920 ve 30’lu yılların en parlak ve çok yönlü sanatçılarından biri olan Rodchenko, 1891 yılında St.Petersburg’da doğdu. 1910-14 arasında Kazan Sanat Okulu’nda Nikolai Feshin ve Georgii Medvedev’den eğitim alan sanatçının Ekim Devrimi’nin de etkisiyle sanatın toplumsal alandaki dönüştürücü gücüne olan inancını, disiplinlerarası çalışmalarıyla somutlaştırdığını söyleyebiliriz. Devrimin ideallerine derinden bağlı olan Rodchenko, bu yıllarda sadece fotoğrafçı olarak değil, dekoratör, grafik tasarımcı, ressam, heykeltraş ve illüstratör olarak pekçok değişik alanda farklı işler ortaya koymuştur. Rodchenko’nun sanatı devrimle birlikte gelişti ve olgunlaştı. 1918-21 arasında soyut resim ve heykelle uğraşan sanatçı, 1921’de resim yapmayı bırakarak, grafik tasarım, illistürasyon, foto-montaj ve fotoğraf gibi farklı ifade biçimlerle uğraşmaya başladı. Bu dönemde, tiyatro sahnesi, fabrika, kitap ve mobilya tasarımları yaptı. 1922 ile 24 arasında ağırlıklı olarak afiş ve kitap tasarımı ile ilgilendiyse de, 1924’ten sonra fotoğrafa yöneldi. Alman Dadaistlerin fotomontaj çalışmalarından etkilenen Rodchenko’nun en ünlü tasarımı, şair V.Mayakovsky’nin Cilia Brik’e aşkını itiraf ettiği, “About This” /Bunun Hakkında adlı şiirinin foto-montajı için yaptığı illistürasyondur. 1928’de, “Sentetik Portreye Karşı, Enstantane İçin” başlığıyla kaleme aldığı manifestoda, fotoğraftaki belgesel nesnelliği sorguladı ve “ enstantaneler kimsenin Lenin’i idealleştirmesine ya da yalanlamasına izin vermez” dedi. Bu düşünceleri nedeniyle Stalinistler tarafından saldırıya uğradı ve Troçkist olmakla suçlandı. Sergileri iptal edildi, pekçok büyük proje ve işten uzaklaştırıldı. İşsizlik ve geçim sıkıntısıyla geçen yıllarda ağır bir depresyonla birlikte ciddi sağlık problemleri de yaşadı. 1930’lu yıllardan, ölümüne kadar fotoğrafı bırakmaya zorlanan Rodchenko, hayatının son 20 yılını daha çok yoksulluk ve sıkıntı içinde geçirdi. 1954’te, Stalin’in ölümünün ardından, 1951’de ihraç edildiği Moskova Sovyet Sanatçılar Dairesi’ndeki üyeliği iade edildi ancak bundan 2 yıl sonra da öldü.
Karşı Sanat’ta ayrı bir odada yer alan, 1924 tarihli V.Mayakovski ve Lilya Brik portreleri hiç kuşkusuz, “Rodchenko ve Çevresi”nin en güçlü fotoğraflarından. Rodchenko çevresindeki insanları (film yapımcıları, ressamlar, fotoğrafçılar, foto muhabirleri) ağaırlıklı olarak 1924-40 arasındaki dönemde fotoğraflıyor. Tam bu noktada, dönemine göre oldukça cesur, siyah transparan bir elbise içindeki çıplak Lilya Brik fotoğrafını ve Mayakovsky’nin izleyicinin gözlerinin içine sakınmasız ve pekçok soruyla birlikte baktığı –fotoğrafçıyla fotoğraflananın gerçek karşılaşma anı- portresini anmadan geçemeyeceğim. Serginin bir diğer güçlü bölümü de, hayat arkadaşı Varvara Stepanova’nın değişik yıllarda çektiği portreleri. Rodchenko adeta izleyiciye Varvara’nın yüzünden zamanın akışını, zamanla ve zamanda değişenleri, geçenleri izlettiriyor, tıpkı Rodchenko’nun çoğu bilinmeyen fotoğrafçının deklanşöründen kayda geçirilmiş portreleri gibi.
Serginin, “Moskova Kartpostalları” başlıklı 2.bölümünde ise Rodchenko, bir şehri, kendi Moskova’sını, fabrika mutfağı, telefon kulübeleri, elektrik direkleri, spor gösterileri, posta arabaları, sokak tüccarları ve binalardan anlatıyor. Endüstriyel sanatla uğraşan bir soyut sanatçı olarak, çekimlerinde, mekan kullanımına, perspektif ve mimari biçime ayrı bir önem ve ağırlık verdiği içindir ki, -“Puskhin Meydanı”, “Bolsoi Tiyatrosu”, “Yangın Merdiveni”, “İzvestiya Gazete Binası”, “Shukhov’un Kulesi”, “Sandallar”, “Yayalar” ve “Kış Bahçesi” ve diğer fotoğraflarında da- şehrin (ve aslında hayatın) çoğu zaman farkedilmeden geçilip gidilen ayrıntılarını Rodchenko’nun kimi alttan, kimi tam yukardan, kimi de diagonalden, tanımlamayı izleyici için zora sokan, ve şaşırtan fotoğraflarından izlerken, fotoğraf üzerine söylediği; “bir fotoğrafçı, aynı yerden, tek bir zamanda üstüste kareler çekmek yerine, konuyu mutlaka farklı açılardan ve farklı durumlarıyla da görüntülemelidir.” sözlerini hatırlıyor ve Rodchenko’nun sırf bu yüzden bir tek kendine ait olan bakışıyla tespit ettiği her fotoğrafa ve her zamana biraz daha yakınlık ve hayranlık duyuyorum.
Rodchenko’nun fotoğrafları Barthes’in sözlerinin yıllar öncesine ait bir sağlaması: “sanki görüntü, görmemize izin verdiğinin ötesinde bir tutku başlatmış gibidir.” (1)
Böyle özel bir sergiyi Türkiye’ye getirdiği için İFSAK’a teşekkürler...
Laleper Aytek
2006
(1)Roland Barthes, Camera Lucida.