|

Fotoğrafta Hiçbir Yer Atmosferi ve Sessizin Payı

Bu yazı Feride Çiçekoğlu’nun Şehrin İtirazı ve Nurdan Gürbilek’in Sessizin Payı

kitaplarını okumamın ardından görüntüye dair yazarların dokundukları

zamanlar, duygular, itirazın ve sessizin payı üzerinden yazıldı.

Fenerbahçe’de vinçlerle dolu gökyüzünün, karot testine tabii tutulmuş binanın,

 yıkılmayı bekleyen örtülü binaların fotoğraflarını çekerken de;

 Gezi sürecinde çekilmiş ama hiçbir yerde yayınlanmamış (zaten böyle bir amaç için de çekilmemiş)

 fotoğraflarımı seçerken de bu görüntülerin “Şehrin İtirazı”na bu kadar yakın durabileceğini,

böyle dokunabileceğini; gezi süreci için belki de ayrıdedici hiçbir okuması olmayan

bu görüntülerin “muteriz” şehir notlarının

belki de tamamlayıcı bir parçası olabileceğini tahmin edemezdim.

Ama artık görüyorum ki,

“Tek tek parçalar öyle bir biçimde kümelenecek, bağlamından kopartılmış alıntılar

öyle bir yan yana getirilecek, birbirine uzakmış gibi görünen nesneler (ve belki duygular da/LA)

arasında öyle takımyıldızlar oluşturulacaktır ki,insanın zihninde şimşek hızıyla çakan imge

modernliğin ilktarihini aydınlatmada en büyük soyutlamadan daha aydınlatıcı olabilecektir.”[1]

 

 

Fotoğrafta ve fotoğrafla “bellek aracılığıyla bağ kurulabilecek bir yer olmaktan çıkmış bir ‘hiçbir-yer’ atmosferi kurgulamak.” [2]

Çünkü fotoğraf bu yolla, ancak öz(n)elleştikçe genelleş(ebil)ir, genelleştikçe özelleşemez.

Zamansızlık tüm zamanları çağrıştırabilir, tüm çağrışımları özgürleştirebilir ama tekil ve belirtilen zaman(lar) görüntüyü (film ya da fotoğraf) çok sesliğinden mahrum bırakarak hapsedebilir. Tarih, yer, mekan ve kişi bilgileri olsa da zamansız olabilir bir fotoğraf.

Büyücünün asli görevi budur; görüntüyü, görüntüsünü kendinden ve yaşadığı zamandan bağımsızlaştırmak, özgürleştirmek…

Bu da ancak gözetleyenin “optik” (ışıksal) görüntülerdense, “haptik” (dokunuşsal) görüntüler üzerinden ‘öznellik inşasının’ yolunu aralanması, açılmasıyla kurulabilir. Optik görüntülerin yaratıcıları zihinsel görüntülerdir. Zihinsel görüntüler optik görüntülerin statikliğini taşımazlar ve tespit edildiklerinde her fotoğrafçı ve kareyle farklı bir gerçekliğin yansıması olurlar. “Mekanik olanı fetheden ruh hayattaki benzerliğe yeni bir yorum kattığında”[3] tüm bu süreçlerin ardından fotoğrafçı maskelerini birer birer indirmeye başladığında gelir fotoğraf.  Eğer her fotoğrafçı kendi suretini biriktirirse fotoğraflarında,  bu suretler fotoğrafçıyla birlikte değişir, dönüşür; çeşitlenir ve başkalaşırlar.

Lukács’ın deneme üzerinden söylediğini fotoğrafa uyarlayarak söyleyecek olursak; “Tekil an(lar)ın çözümlenmesinde(n) bütünün kristalini keşfetmek fotoğrafın (da) ütopyası olabilir mi?” [4]

Fotoğraf da kristalin peşindedir ama tıpkı deneme gibi mevcut olduğunu ileri sürmeden…

Sürdüğünde genelleşir, klişeleşir, optikleşir ve dışardan olur…

Oysa fotoğraf içerdenliğe ve içselliğe ihtiyaç duyar, aradığı kendi (iç)sesidir;

kalabalıklarda, karambollerde sürdüremez varlığını, kaybolur gider, kal(a)maz.

Kendine ait bir aralık açamadığındaysa kuşatılır, ele geçirilir.

Daralır, azalır ve uzaklaşır kendinde(n) olandan…

Bu tıkanıklığı açmak için de yeni/farklı bir yazıya, söze, başka düşüncelere, tekinsiz olana, cevapsız sorulara, tedirginliğe, şüpheye ve sıkıntıya sığınır, huzursuzluğa kaçar.

Yeni bağlantılar için bir bağlantısızlık, bir kopuş talep eder evrenden,

Dış seslerden, dış sözlerden…

Içeriye bakabilmek için,

Tekinsiz tekilliğe geçmek piramidin tepesindeki özlediği yalnızlığının aynasından iç dünyasına dokunabilmek ister… (Tıpkı İsveçli bir mahkumun söylediği gibi: “Piramidimi keskinleştiriyorum” – I am sharpening my pyramid)

Bir süreliğine de olsa o geçici aralıkta kaybolma zamanına ihtiyaç duyar görüntü de, fotoğrafçı da...

Bu ‘geçici’ zamanlarda, “Benjamin’in büyük şehir peyzajında bir yere yetişme telaşı olmadan gezinen aylağa duyduğu ilgide, şehrin döküntülerini biriktiren paçavra toplayıcısına olan bağlılığında, yetişkinlerin gözden çıkardığı artık malzemede nesnelerin bambaşka yüzlerini gören ‘çocuk dikkati’ne olan sevgisinde, tamamlanmış yapıtlardansa ömür boyu üzerinde çalışılan fragmanlara olan takıntılı düşkünlüğünde de aynı seçimin izleri vardır.”[5]

Çünkü görüntü karambollerin, kalabalıkların içinde muteriz olmaya da ve sessizin payı’na da ihtiyaç duyar.

Fotoğraf olabilmek için,

Fotoğrafta kalabilmek için.

 

Laleper Aytek

Mayıs 2015 

 

[1] Nurdan Gürbilek, Sessizin Payı, sf. 14, Metis, 2015

[2] Feride Çiçekoğlu, Şehrin İtirazı, sf. 52, Metis, Mart 2015.

[3] Walter Benjamin, Fotoğrafın Kısa Tarihi / Teknik Araçlarla Yeniden-Üretim (Çoğaltma) Çağında Sanat Eseri Agora Kitaplığı, sf.34.

[4] Nurdan Gürbilek, Sessizin Payı, sf. 14, Metis, 2015. (Parantezler benim.)

[5] a.g.e, 13.