Saklı
Bir şehrin, bir insanın, bir halin, bir yerin, bir duygunun (öfke, aşk, mutluluk, hüzün, acı...) derinleri belki de bir fotoğrafçı için cesaretli bir iç(e) bakış olabilir.
Hep beklediği bir ses,
hiç duymadığı bir müzik,
hiç paylaş(a)madığı bir acı,
hiç sarıl(a)madığı, gözlerinin içine bakamadığı bir insan,
hiç bilmediği bir tarih, geçmiş,
bugüne kadar kişisel, toplumsal düzeyde karşı çıkamadığı bir hal ya da haller
ya da ihlal etmek istediği duygular(ı)...
Buluşmak için tedirgin olmaya ihtiyacımız var.
Bunu fotoğrafla, fotoğraf üzerinden yapabiliyor olmak, kendi kabuklarımızda ve izleyicinin dünyasında delikler açmak ve nefes alabilmek içim hayırlı bir vesile olabilir ya da büyülü belirsiz bir aracı.
Önemli olan rahatlıktan kurtulmak,
Huzursuz olmak, etmek ve bu rahatsızlığı fotoğrafla karşılamak,
farklı/yeni duygu ve soruları tetikleyebilmek,
farklı/yeni, bilmediğimiz duygu ve sorulara dönüştürebilmek (hem kendimiz hem de izleyici için).
Bu yüzden yansız (tarafsız), gerekçesiz doğa güzellikleri ya da çaresiz suretler çekmek yerine, güzelliğin büyüsüne kapılmadan ve kapılmayan, araftaki görüntülerin, hayatların, duyguların, SAKLI olanlar tarafından bakmak hayata, kendimize, şeylere...
Doğaya tekinsiz zamanlarından bakmak belki...
Hayatların, hayatlarımızın hiç iliş(e)mediğimiz, yokmuş gibi davrandığımız yüzlerine de değerek kabuklarımızı kırmayı denemek (böylece çoğalmak?)
Tedirginliklerimizin peşinden bu sebeplerle gitmek.
Kendimize dokunabilmemiz için cevaplara değil, cevaplayamadığımız sorularla yüzleşmeye ihtiyacımız olduğu için...
Tedirginlikte, sıkıntıda, boşluk ve ıssızda kalmak.
Ancak o zaman savunmasız kalabiliriz ve ancak böyle yakınlaşabiliriz kendimize ve hayata.
Kalın savunma meşrulaştırma (haklı gösterme) duvarlarımızı kaldırdıktan sonra...
Açıklayabildiğimiz değil, kendimizi içinde çaresiz, rahatsız, yalnız ve güçsüz hissettiğimiz zamanların, duyguların, mekanların, hallerin, süreçlerin tarifsizliği bize kabuklarımızı kırabilmemiz için bir şans tanıyabilir mi?
Laleper Aytek
2015